SAHİH-İ MÜSLİM

Bablar Konular Numaralar  

CİHAD ve SİYER BAHSİ

<< 1812 >>

NUMARALI HADİS-İ ŞERİF:

 

137 - (1812) حدثنا عبدالله بن مسلمة بن قعنب. حدثنا سليمان (يعني ابن بلال) عن جعفر بن محمد، عن أبيه، عن يزيد بن هرمز؛

 أن نجدة كتب إلى ابن عباس يسأله عن خمس خلال. فقال ابن عباس: لولا أن أكتم علما ما كتبت إليه. كتب إليه نجدة: أما بعد. فأخبرني هل كان رسول الله صلى الله عليه وسلم يغزو بالنساء؟ وهل كان يضرب لهن بسهم؟ وهل كان يقتل الصبيان؟ ومتى ينقضي يتم اليتيم؟ وعن الخمس لمن هو؟ فكتب إليه العباس: كتبت تسألني هل كان رسول الله صلى الله عليه وسلم يغزو بالنساء؟ وقد كان يغزو بهن فيداوين الجرحى ويحذين من الغنيمة. وأما بسهم، فلم يضرب لهن. وإن رسول الله صلى الله عليه وسلم لم يكن يقتل الصبيان. فلا تقتل الصبيان. وكتبت تسألني متى: متى ينقضي يتم اليتيم؟ فلعمري إن الرجل لتنبت لحيته وإنه لضعيف الأخذ لنفسه. ضعيف العطاء منها. فإذا أخذ لنفسه من صالح ما يأخذ الناس، فقد ذهب عنه اليتم، وكتبت تسألني عن الخمس لمن هو؟ وإنا كنا لنقول: هو لنا. فأبى علينا قومنا ذاك.

 

[ش (لولا أن أكتم علما ما كتبت إليه) يعني إلى نجدة الحروري من الخوارج. معناه أن ابن عباس يكره نجدة لبدعته، وهي كونه من الخوارج الذين يمرقون من الدين مروق السهم من الرمية. ولكن لما سأله عن العلم لم يمكنه كتمه. فاضطر إلى جوابه. وقال: لولا أن أكتم علما ما كتبت إليه. أي لولا أنني إذا تركت الكتابة أصير كاتما للعلم مستحقا لوعيد كاتمه، لما كتبت إليه.

(ويحذين) أي يعطين الحذوة وهي العطية. وتسمى الرضخ. والرضخ العطية القليلة.

(متى ينقضي يتم اليتيم) أي متى ينتهي حكم يتمه. أما نفس اليتم فينقضي بالبلوغ.

(فإذا أخذ لنفسه من صالح ما يأخذ) أي فإذا صار حافظا لما له عارفا بوجوه أخذه وعطائه.

(عن الخمس) معناه خمس الغنيمة الذي جعله الله لذوي القربى.

(فأبى علينا قومنا ذاك) أي رأوا أنه لا يتعين صرفه إلينا، بل يصرفونه في المصالح. وأراد بقومه ولا ة الأمر من بني أمية].

 

{137}

Bize Abdullah b. Mesleme b. Ka'neb rîvayet eti. (Dediki): Bize Süleyman (yâni ibrıi Bilâl) Ca'fer b. Muhammed'den, o da babasından, o da Yezîd b. Hürmüz'den naklen rivayet etti ki,

 

Necdet, ibni Abbas'a mektup yazarak ona beş şey sormuş, ibni Abbâs:

 

— Bir ilmi gizlemiş olmasam buna (cevap) yazmazdım! Demiş. Necdet ona şöyle yazmış: «Bundan sonra: Bana haber ver: Resûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) kadınlarla birlikte gaza eder mi idi?

Onlara hisse ayırır mı idi? Çocukları öldürür mü idi? Yetimin yetimlik müddeti ne zaman sona erer?

Beşte bir kimin hakkıdır?» ibni Abbâs ona şu cevabı yazmış:

 

«Bana mektup yazarak: Resûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) kadınlarla birlikte gaza eder mi idi? diye sordun. (Evet) onlarla birlikte gaza ediyordu. Onlar da yaralıları tedâvî ediyor; kendilerine ganimetten bir şeyler veriliyordu. Hisseye gelince: Onlara hisse ayırmamışlar. Şüphesiz Resûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) çocukları da öldürmezdi. O halde sen de çocukları öldürme!

 

Bana yazarak: Yetimin yetimlik müddeti ne zaman sona erer? diye sordun. Ömrüme yemîn ederim ki, adam vardır, sakalı biter de hâlâ kendi hakkını almaktan zayıf, kendi nâmına vermekten zayıftır. işte kendisi için başkalarının aldığının elverişlisinden almağa başladı mı artık ondan yetimlik gitti demektir.

 

Bana yazarak: Beşte birin kime verileceğini sordun. Biz: Bu bizim hakkımızdır derdik, fakat kavmimiz bunu bize kabul etmedi.»

 

 

138 - (1812) حدثنا أبو بكر بن أبي شيبة وإسحاق بن إبراهيم. كلاهما عن حاتم بن إسماعيل، عن جعفر بن محمد، عن أبيه، عن يزيد بن هرمز؛ أن نجدة كتب إلى ابن عباس يسأله عن خلال. بمثل حديث سليمان بنت بلال. غير أن في حديث حاتم: وإن رسول الله صلى الله عليه وسلم لم يكن يقتل الصبيان. فلا تقتل الصبيان. إلا أن تكون تعلم ما علم الخضر من الصبي الذي قتل.

وزاد إسحاق في حديثه عن حاتم: وتميز المؤمن. فتقل الكافر وتدع المؤمن.

 

[ش (إلا أن تكون تعلم ما علم الخضر..) معناه أن الصبيان لا يحل قتلهم. ولا  يحل لك أن تتعلق بقصة الخضر وقتله صبيا. فإن الخضر ما قتله إلا بأمر الله تعالى على التعيين].

 

{138}

Bize Ebû Bekir b. Ebî Şeybe ile ishâk b. ibrahim ikisi birden Hatim b. ismail'den, o da Ca'fer b. Muhammed'den, o da babasından, o da Yezîd b. Hürmüz'den naklen rivayet etti ki,

 

Necdet, ibni Abbâs'a mektup yazarak ona bir takım meseleler sormuş...

 

Râvi, Süleyman b. Bilâl hadîsi gibi rivayet etmiştir. Yalnız Hâtim'in hadîsinde şu ifâde vardır: «Resûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) çocukları öldürmezdi. Sen de çocukları öldürme! Meğer ki, Hadir'ın öldürdüğü çocuktan irildiğini bilmiş olasın!»

 

ishâk, Hâtim'den rivayet ettiği hadîsinde; «Mü'mini ayırt edersin. Ve kâfiri öldürür: Mü'nini bırakırsın!» ifadesini ziyâde etmiştir.

 

 

139 - (1812) وحدثنا ابن أبي عمر. حدثنا سفيان عن إسماعيل بن أمية، عن سعيد المقبري، عن يزيد بن هرمز. قال:

 كتب نجدة بن عامر الحروري إلى ابن عباس يسأله عن العبد والمرأة يحضران المغنم، هل يقسم لهما؟ وعن قتل الولدان؟ وعن اليتيم متى ينقطع عنه اليتم؟ وعن ذوي القربى، من هم؟ فقال ليزيد: اكتب إليه. فلولا أن يقع في أحموقة ما كتبت إليه. اكتب: إنك كتبت تسألني عن المرأة والعبد يحضران المغنم، هل يقسم لهما شيء؟ وإنه ليس لهما شيء. إلا أن يحذيا. وكتبت تسألني عن قتل الولدان؟ وإن رسول الله صلى الله عليه وسلم لم يقتلهم. وأنت في تقتلهم. إلا أن تعلم منهم ما علم صاحب موسى من الغلام الذي قتله. وكتبت تسألني عن اليتيم، متى ينقطع عنه اسم اليتم؟ وإنه لا ينقطع عنه اسم اليتم حتى يبلغ ويؤنس منه رشد. وكتبت تسألني عن ذوي القربى، من هم؟ وإنا زعمنا أنا هم. فأبى ذلك علينا قومنا.

 

[ش (أحموقة) يعني فعلا من أفعال الحمقى ويرى رأيا كرأيهم.

(ويؤنس منه رشد) يعني لا ينقطع عنه حكم اليتم كما سبق. وأراد بالاسم الحكم].

 

{139}

Bize ibni Ebî Ömer de rivayet etti. (Dediki): Bize Süfyân. ismail b. Ümeyye'den, o da Saîd El-Makburî'den. o da Yezid b. Hürmüz'den naklen rivayet etti. Şöyle demiş :

 

Necdet b. Ânıir El-Harûrj, ibni Abbâs'a mektup yazarak ona ganimet malının başında bulunan köle ile kadına taksim yapılıp yapılmayacağını, çocukların öldürülmesini, yetimden yetimlik hükmünün ne zaman kesileceğini yakın akrabanın kimler olduğunu sordu. O da Yezîd'e şuaları söyledi:

 

«Yaz ona! Şayet bir ahmaklığa düşmeyecek olsa ona yazmazdım. Yaz!

 

Sen bana mektup yazarak ganimet malının başında bulunan kadınla köleye bir şey taksim edilir mi? diye sordun. Onlara bir şey yoktur: Meğer ki kendilerine bir parça hediye verile!

 

Bana yazarak çocukların öldürülmesi meselesini sordun! Şüphesiz ki Resûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) onları öldürmemiştir. Sen dahî onları öldürme! Meğer ki Musa'nın arkadaşının öldürdüğü çocuktan bildiğini sen de onlardan bilesin!

 

Bana yazarak yetimi, ondan yetimlik isminin ne zaman kesileceğini sordun. Muhakkak ki, bâlig oluncaya ve kendisinden erginlik sezilinceye kadar ondan yetimlik ismi kesilmez.

 

Bana yazarak yakın akrabanın kimler olduğunu sordun. Biz. bunların kendimiz olduğunu söyledik. Ama kavmimiz bunu kabul etmedi.»

 

 

(1812) - وحدثناه عبدالرحمن بن بشر العبدي. حدثنا سفيان. حدثنا إسماعيل بن أمية عن سعيد ابن أبي سعيد، عن يزيد بن هرمز. قال: كتب نجدة إلى ابن عباس. وساق الحديث بمثله.

قال أبو إسحاق: حدثني عبدالرحمن بن بشر. حدثنا سفيان، بهذا الحديث، بطوله.

 

{…}

Bize bu hadîsi Abdurrahmân b. Bişr El-Abdî de rivayet etti. (Dediki): Bize Sülyân rivayet etti. (Dediki): Bize ismail b. Ümeyye, Saîd b. Ebî Saîd'den, o da Vezîd b. Hürmüz'den naklen rivayet etti. Şöyle demiş:

 

Necdet, îbni Abbâs'a yazdı...

 

Ve râvi bu hadisi yukarki hadîs gibi rivayet etmiştir. Ebû ishâk dediki: Bana Abdurrahmân b. Bişr rivayet etti. (Dediki): Bize Süfyân bu hadîsi bütün uzunluğu ile rivayet etti.

 

 

140 - (1812) حدثنا إسحاق بن إبراهيم. أخبرنا وهب بن جرير بن حازم. حدثني أبي. قال: سمعت قيسا يحدث عن يزيد بن هرمز. ح وحدثني محمد بن حاتم (واللفظ له). قال: حدثنا بهز. حدثنا جرير بن حازم. حدثني قيس بن سعد عن يزيد بن هرمز. قال:

 كتب نجدة بن عامر إلى ابن عباس. قال: فشهدت ابن عباس حين قرأ كتابه وحين كتب جوابه. وقال ابن عباس: والله! لولا أن أرده عن نتن يقع فيه ما كتبت إليه. ولا  نعمة عين. قال: فكتب إليه: إنك سألت عن سهم ذي القربى الذي ذكر الله، من هم؟ وإنا كنا نرى أن قرابة رسول الله صلى الله عليه وسلم هم نحن. فأبى ذلك علينا قومنا. وسألت عن اليتيم، متى ينقضي يتمه؟ وإنه إذا بلغ النكاح وأونس منه رشد ودفع إليه ماله، فقد انقضى يتمه. وسألت: هل كان رسول الله صلى الله عليه وسلم يقتل من صبيان المشركين أحدا؟ فإن رسول الله صلى الله عليه وسلم لم يكن يقتل منهم أحدا. وأنت، فلا تقتل منهم أحدا. إلا أن تكون تعلم منهم ما علم الخضر حين قتله. وسألت عن المرأة والعبد، هل كان لهما سهم معلوم، إذا حضروا البأس؟ فإنهم لم يكن لهم سهم معلوم. إلا أن يحذيا من غنائم القوم.

 

[ش (عن نتن يقع فيه) يعني بالنتن الفعل القبيح. وكل مستقبح يقال له النتن والخبيث والرجس والقذر والقاذورة. وأصل النتن الرائحة الكريهة، واتسع حتى صار يصح إطلاقه على القبيح من الفعل.

(ولا نعمة عين) بضم النون وفتحها، أي مسرة عين. ومعناه لا تسر عينه. يقال نعمة عين، ونعمة عين، ونعامة عين، ونعمى عين، ونعيم عين، ونعام عين بمعنى. وأنعم الله عينك أي أقرها فلا يعرض لك نكد في شيء من الأمور. أي لم أجاوبه إرادة مسرة عينه أو إرادة تنعمها وتمتعها.

(إذا حضروا البأس) البأس هو الشدة. والمراد هنا الحرب].

 

{140}

Bize ishâk b. ibrahim rivayet etti. (Dediki): Bize Vehb b. Cerîr b. Hâzim haber verdi. (Dediki): Bana babam rivayet etti. (Dediki): Ben Kays'ı, Yezîd b. Hürmüz'den rivayet ederken dinledim. H.

Bana Muhammed b. Hatim dahî rivayet etti. Lâfız onundur. (Dediki): Bize Behz rivayet etti. (Dediki): Bize Cerîr b. Hâzim rivayet etti. (Dediki): Bana Kays b. Sa'd, Yezîd b. Hürmüz'den naklen rivayet etti. Şöyle demiş:

 

Necdet b. Âmir, İbni Abbâs'a mektup yazdı, lbni Abbâs onun mektubunu okurken ve cevâbını yazarken ben yanında idim. ibni Abbâs:

 

«Vallahi, bu adamı içine düşeceği bir pislikten men'etmiş olmasam ona cevap yazmaz; memnun etmek istemezdim!» Dedi. Ve kendisine, şöyle yazdı:

 

«Sen Allah'ın zikrettiği yakın akrabanın sehmini, bunların kimler olduğunu sordun. Gerçekten biz Resûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'in akrabası kendimiz olduğumuza kaildik. Ama bunu kavmimiz kabul etmedi.

 

Sen yetimin yetimliğinin ne zaman geçeceğini de sordun. Yetim nikâh çağına erişir de kendisinden erginlik sezilir ve malı kendisine verilirse onun yetimliği geçmiş demektir.

 

Resûlullah (Salllallahu Aleyhi ve Sellem) müşriklerin çocuklarından kimseyi öldürür mü idi? diye sordun. Şüphemiz ki, Resûlullah (Salllallahu Aleyhi ve Sellem) onlardan hiç bir kimseyi öldürmezdi. Sen dahî, onlardan kimseyi öldürme! Meğer ki Hızır'ın öldürdüğü vaki, o çocuk hakkında bildiği şeyi sen de onlardan bilir olasın!

 

Sen bana kadın ve köle’nin ganimetten hissesi varmıdır? Diye sordun. Onlar için ma'lûm bir hisse yoktur. Meğer ki, cemaatinin payından veresin. Kadınla köle harbe iştirak ederlerse her birine ma'lûm bir hisse verile!»

(Mahir: Bu paragraf kitapta eksik ve bozuk, bu paragrafın tercemesi bana ait.)

 

 

141 - (1812) وحدثنا أبو كريب. حدثنا أبو أسامة. حدثنا زائدة. حدثنا سليمان الأعمش عن المختار بن صيفي، عن يزيد بن هرمز. قال: كتب نجدة إلى ابن عباس. فذكر بعض الحديث ولم يتم القصة. كإتمام من ذكرنا حديثهم.

 

{141}

Bana Ebû Kureyb de rlvâjet etti. (Dediki): Bize Ebû Usâme rivayet etti. (Dediki): Bize Zaide rivayet etti. (Dediki): Bize Süleyman El-A'meş, Muhtar b. Sayfî'den, o da Yezîd b. Hürmüz'den naklen rivayet etti. (Şöyle demiş) :

 

Necdet, ibni Abbâs'a yazdı...

 

Ve râvi hadîsin bir kısmını zikretmiş; fakat kıssayı, hadîslerini sıraladığımız râviler gibi tamamlamamıştır.

 

DİKKAT İZAH’DAN SONRA BAŞKA RİVAYETLER DE VAR!

 

İzah:

ibni Abbâs  (Radiyallahu anh)'ın  Necdet'e mektup yazmak istememesi bid'atçılardan olduğu içindir. Necdet, Haricîler'in Harûrî kabilesindendi. Fakat bir ilmi gizleyen kimseye verilecek cezayı hak etmiş olmamak için cevap vermeye kendini mecbur saymıştır.

 

Necdet'in sorduğu yetimliğin ne zaman biteceği suâlinde maksad: Yetimliğin hükmüdür; yoksa yetimlik bulûğa ermekle biter. Fakat hükmü hâlâ bakidir. O ancak rüşdünü isbat ettikten sonra nihayete erer.

 

Ganimetin beşte birinden murâd da: Beşte birinin beşte biridir. Bu miktarı Cenâb-ı Hak, Nebiinin yakın akrabasına tahsis buyurmuştur. Bunların kimler olduğu ulemâ arasında ihtilaflıdır. Ekseri ulemâya göre Benî Haşim ile Benî'l-Muttalib'dirler.

 

Hz. îbni Abbas'ın: «Ama bunu kavmimiz kabul etmedi.» sözü: «Benî Ümeyye'den gelen hükümdarlar bizi hak sahibi tanımadı; onlara, göre ganimetin bu miktarını bizlere vermek muayyen bir hak değildir; başka yerlere de verilebilir» mânâsına gelir. Ebû Dâvûd'un «Sünen»'inde açıklandığına göre Necdet'in bu suâlleri ibni Zübeyr fitnesi zamanına rastlamıştır. îbni Zübeyr fitnesi hicretten altmış küsur sene sonra, olmuştur. îmam Şafiî iRahimehullah): «Caiz ki îbni Abbâs (bunu kavmimiz bize kabul etmedi) sözü ile sahabeden sonrakileri kasdetmiş ola! Bunlar da Yezîd b. Muâviye'dir.» demiştir.

 

«Sen de çocukları öldürme! Meğer ki . Hadır'ın öldürdüğü vakit o çocuk hakkında bildiği şeyi sen de onlardan bilir olasın!» ifâdesinin mânâsı şudur:

 

«Çocukları öldürmek helâl değildir. Senin de Hızır (Aleyhisselâm) in bir çocuğu öldürmesi ile istidlal ederek onları öldürmen helâl olamaz. Çünkü Hızır (Aleyhisselâm) o çocuğa alettâyîn Allah'ın emri ile öldürmüştür. Nitekim kıssanın sonunda :

 

(Onu ben kendi filerimle yapmadım!) diyerek bu ciheti beyân etmiştir. Şu halde bir çocuk hakkında Allah'ın böyle bir emri olduğunu biliyorsan onu öldür. Ama böyle bir emir olduğunu bilmediğine göre çocuğu öldürmek de sana haramdır!»

 

îshâk'in rivâyetindeki: «Mü'mini ayırt edersin! Ve kâfiri öldürür; mü'mini bırakırsın!» ifadesi dahî aynı şekilde te'vîl olunur. Yâni: «Hangi çocuk bulûğ çağına kadar yaşarsa mü'min, hangisi kâfir olacağını bilip ayırmalısın! Ve kâfir olarak bulûğa erecek olanı öldürürsün! Nitekim Hz. Hızır böyle yapmıştir. Lâkin senin bunu bilmediğin ma'lûmdur. O halde hiç bir çocuğu öldürme!»  demektir.

 

 

AŞAĞIDAKİ HADİS FARKLI AMA BU SAYFADA GÖRÜLMÜŞ. AYRICA 1824 BOŞ SANRIM BURADAKİ KAYMA SEBEPLİ. AMA YİNE DE NÜSHALAR BİRNİRİNİ TUTSUN DİYE DÜZELTEMEK DOĞRU DEĞİL.

 

 

 

 

142 - (1812) حدثنا أبو بكر بن أبي شيبة. حدثنا عبدالرحيم بن سليمان عن هشام، عن حفصة بنت سيرين، عن أم عطية الأنصارية. قالت:

 غزوت مع رسول الله صلى الله عليه وسلم سبع غزوات، أخلفهم في رحالهم. فأصنع لهم الطعام، وأداوي الجرحى، وأقوم على المرضى.

 

{142}

Bize Ebû Bekir b. Ebî Şeybe rivayet etti. (Dediki): Bize Abdürrahîm b. Süleyman, Hişâm'dan, o da Hafsa binti Sîrîn'den, o da Ensardan Ümmü Atıyye'den naklen rivayet etti. Ümmü Atıyye şöyle demiş:

 

Resûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'le birlikte yedi gazada bulundum. Menzillerinde onların arkalarında bulunur; kendilerine yemek yapar; yaralıları tedâvî eder; hastalara bakardım.

 

 

(1812) - وحدثنا عمرو الناقد. حدثنا يزيد بن هارون. حدثنا هشام بن حسان، بهذا الإسناد، نحوه.

 

{…}

Bize Amru'n-Nâkıd dahî rivayet etti. (Dediki): Bize Yezîd b. Hârûn rivayet etti. (Dediki): Bize Hişâm b. Hassan bu isnâdla bu hadîsin benzerini rivayet etti.

 

 

İzah:

Bu rivayet de kadınların harplere iştirak edebileceğine delâlet etmektedir. Bu babdaki sözümüzü bir daha tekrarlayalım! Evet, islâmî şartlara tamamı ile uyulduğu takdirde bu caizdir. Fakat zamanımızda maalesef caizdir fetvasını vermeye imkân yoktur. Müslüman kadınları bugünün şartları muvacehesinde erkeklerle birlikte harbe iştirak edemezler.

 

Şunu hiç bir vakit unutmamalıdır ki, bugün islâm âleminin kördüven gibi arkasından koşarak taklîd ettiği batıda da arada sırada kadınlar askere alınmağa başlanmıştır. Meselâ Amerikalılar'ın askere moral (!) vermek için Kore 'ye sahne kadınları ve dansözler gönderdiklerini gazetelerde okuduk! Hitler harbinde Ruslar'ın Bulgaristan'a getirdikleri ordusunda birçok kadınlar vardı. Bunlann erkeklerle bir arada yattıklarını; hamamlarda beraberce yıkandıklannı... gözümüzle gördük. Çünkü o zaman henüz hicret etmemiştik. Hicret, bu fecî manzaralar gözle görüldükten sonra başlamıştır.

 

îşte askere alınan veya sadece harbe iştirak eden müslüman kadını da bu akıbete uğrayacaksa bu meseleye kıyamete kadar: «Hayır! Caiz değildir!» fetvası verilir.

 

(Ahmed DAVUDOĞLU merhum, 2000 li yılları görse ne derdi acaba)